Dört insan hakları savunucusu altı yıl sonra beraat etti
6 Haziran 2023 tarihinde İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden görülen ve #Istanbul10 olarak da bilinen Büyükada Davasında tüm insan hakları savunucuları açısından beraat kararı verdi. Yargıtay'ın 22 Kasım 2022 tarihinde insan hakları savunucularına verilen cezaları bozması sebebiyle yargılama yeniden görülmeye başlamıştı. İlk derece mahkemesi 5 Temmuz 2017 tarihindeki polis baskınıyla gözaltına alınan Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran hakkında ‘terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme’ suçundan, 6 Haziran 2017 tarihinde gözaltına alınan Taner Kılıç hakkında ise ‘silahlı terör örgütüne üye olmaktan’ hüküm kurmuştu.
22 Kasım 2022’de, Yargıtay Büyükada Davası’nda verilen hapis cezalarını bozdu. 17 Ekim 2022 tarihli kararda yüksek mahkeme Taner Kılıç hakkındaki 6 yıl 3 ay hapis cezasını gerekli araştırma yapılmadan ceza kurulduğu gerekçesiyle, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran hakkındaki hapis cezalarını ise hukuka ve kanuna aykırı kurulduğu gerekçesiyle bozdu.
3 Temmuz 2020 tarihinde, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi 25 Ekim 2017'den beri görülen ve on bir insan hakları savunucusunun yargılandığı davaya ilişkin kararını verdi. Mahkeme, Taner Kılıç'a “silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verirken, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran ise “silahlı bir terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek ”suçundan 1 yıl 13 ay (sic) hapis cezasına çarptırıldı. Söz konusu örgüt, Türk hükümeti tarafından Fethullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapısı (FETO / PDY) olarak adlandırıldı.
25 Ekim 2017'de İstanbul 10, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmalarının ardından serbest bırakıldı.
https://www.frontlinedefenders.org/tr/statement-report/istanbul-10-relea...
İdil Eser, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörüdür.
- Yukarı
- Hakkında
- 7 Haziran 2023 : Dört insan hakları savunucusu altı yıl sonra beraat etti
- 24 Kasım 2022 : Büyükada Davası’ndaki Dört İnsan Hakları Savunucusunun Cezası Bozuldu
- 8 Temmuz 2020 : Büyükada davasında dört insan hakları savunucusu mahkûm edildi, yedisi beraat etti
- 12 Temmuz 2017 : İnsan hakları savunucularının gözaltı süresi yedi gün daha uzatıldı
- 5 Temmuz 2017 : Türkiye'de sekiz insan hakları savunucusu gözaltına alındı
6 Haziran 2023 tarihinde İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi, yeniden görülen ve #Istanbul10 olarak da bilinen Büyükada Davasında tüm insan hakları savunucuları açısından beraat kararı verdi. Yargıtay'ın 22 Kasım 2022 tarihinde insan hakları savunucularına verilen cezaları bozması sebebiyle yargılama yeniden görülmeye başlamıştı. İlk derece mahkemesi 5 Temmuz 2017 tarihindeki polis baskınıyla gözaltına alınan Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran hakkında ‘terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme’ suçundan, 6 Haziran 2017 tarihinde gözaltına alınan Taner Kılıç hakkında ise ‘silahlı terör örgütüne üye olmaktan’ hüküm kurmuştu.
Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran 5 Temmuz 2017 tarihinde Büyükada’da dijital güvenlik ve esenlik ile ilgili bir atölye sırasında gözaltına alınan on hak savunucu arasındaydı. On üç günlük gözaltı süresinin ardından, 17 Temmuz 2017 gününün sabah saatlerinde on insan hakları savunucusundan altısı çıkarıldıkları hakimlikçe tutuklanmış, 6 Haziran 2017 tarihinden beri tutuklu olan Taner Kılıç ise Ekim 2017’de hazırlanan Büyükada Davasının iddianamesine on birinci sanık olarak eklenmişti.
Savcı, 1 Haziran 2023 tarihinde mahkemeye sunduğu mütalaasında Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran hakkında isnat edilen suçu işlediklerine dair dosyada somut delil bulunmamasından beraat kararı isterken, Taner Kılıç hakkında ise Kılıç’ın telefonunun Gülen Cemaati üyelerinin kullandığı belirtilen ByLock isimli sohbet programının kullandığı IP’lerden sinyal aldığını iddia ederek cezalandırılmasını talep etti. Oysa alınan bilirkişi raporu ByLock uygulamasına tahsis edilen IP adreslerinden gelen sinyal trafiğinin bu program kaynaklı olup olmadığının belirlenemeyeceğini ve dolayısıyla bu uygulamayı kullandığına dair kesin delil sağlamadığını daha evvel belirtmişti.
Taner Kılıç mahkemede sunduğu beyanda ByLock uygulaması kullandığı iddiasını çürüten dört farklı uzman görüşüne rağmen halen masumiyetini kanıtlamak için mücadele ettiğini söyledi. İnsan hakları savunucu mahkemeye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin oy birliği ile aldığı ve tutuklanmasının keyfi ve hukuka aykırı olduğu kararını hatırlatarak hakkında beraat kararı verilmesini istedi.
Günal Kurşun, gözaltına alındıkları ilk günden itibaren insan hakları savunucuları hakkında yapılan yaygın karalama kampanyası ve hedef göstermelere değinerek ‘Önce ajandık, vatan hainiydik. Sonra terör örgütü üyesi olmamakla birlikte teröre yardımla suçlandık. Geçen hafta gelen mütalaada ise beraatımız isteniyor. Bu yargının durumunu açıkça gösteriyor’ dedi. Tek faaliyetinin insan hakları savunuculuğu olduğunu söyleyerek sözlerini tamamlayan Kurşun ‘Aynı faaliyetleri bugün de yaparım, yapıyorum da zira hala bir insan hakları savunucuyum’ dedi.
Avukatların esas hakkındaki mütalaaya karşı son savunmalarını tamamlamasının ardından mahkeme tüm insan hakları savunucuları hakkında yöneltilen suçu işlediklerini gösteren sabit delil olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verdi. Karara karşı tüm tarafların yedi gün içinde itiraz etme hakkı bulunuyor.
22 Kasım 2022’de, Yargıtay Büyükada Davası’nda verilen hapis cezalarını bozdu. 17 Ekim 2022 tarihli kararda yüksek mahkeme Taner Kılıç hakkındaki 6 yıl 3 ay hapis cezasını gerekli araştırma yapılmadan ceza kurulduğu gerekçesiyle, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran hakkındaki hapis cezalarını ise hukuka ve kanuna aykırı kurulduğu gerekçesiyle bozdu.
3 Temmuz 2020 tarihinde, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi 11 hak savunucu ile ilgili kararını açıklamıştı. Nalan Erkem, İlknur Üstün, Ali Gharavi, Peter Steudtner, Veli Acu, Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli’nin beraat ettiği yargılamada Taner Kılıç silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan 6 yıl 3 ay, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran silahlı terör örgütüne yardım suçundan ayrı ayrı 1 yıl 13 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.
17 Ekim 2017 tarihinde İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen iddianameye göre Uluslararası Af Örgütü Türkiye şubesi başkanı olan Taner Kılıç diğer on insan hakları savunucusuyla beraber sanık olarak eklenmişti. Taner Kılıç 6 Haziran 2017’de ayrı bir polis operasyonu ile İzmir’de gözaltına alınmış ve 9 Haziran 2017 de terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla tutuklanmıştı.
18 Temmuz 2017’de , Nalan Erkem, Şeyhmus Özbekli, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, İlknur Üstün, Nejat Taştan, Ali Gharavi ve Peter Steudtner’e silahlı terör örgütüne yardım etmek suçlamasıyla mahkemeye sevk edildi. Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, Ali Gharavi ve Peter Steudtner tutuklanmış, Nalan Erkem, Şeyhmus Özbekli, İlknur Üstün ve Nejat Taştan yurtdışı çıkış yasağı ve diğer adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakılmıştı. Ancak 22 Temmuz 2017’de savcının serbest bırakılmalarına itiraz etmesi sonucu Nalan Erkem ve İlknur Üstün yeniden gözaltına alınmış ve akabinde tutuklanmışlardı.
5 Temmuz 2017’de on hak savunucu, Nalan Erkem, Şeyhmuz Özbekli, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, İlknur Üstün, Nejat Taştan, Ali Gharavi ve Peter Steudtner, dijital güvenlik ve esenlik ile ilgili bir atölye sırasında gözaltına alınmışlardı.
3 Temmuz 2020 tarihinde, İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi 25 Ekim 2017'den beri görülen ve on bir insan hakları savunucusunun yargılandığı davaya ilişkin kararını verdi. Mahkeme, Taner Kılıç'a “silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verirken, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran ise “silahlı bir terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek ”suçundan 1 yıl 13 ay (sic) hapis cezasına çarptırıldı. Söz konusu örgüt, Türk hükümeti tarafından Fethullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapısı (FETO / PDY) olarak adlandırıldı.
Mahkeme Ali Gharavi, İlknur Üstün, Nalan Erkem, Peter Steudtner ve Şeyhmus Özbekli'nin yanı sıra, savcının talebinin aksine Nejat Taştan ve Veli Acu'nun de beraatlerine hükmetti.
Karar oybirliğiyle alınmadı. Heyetteki üç hâkimden biri, dört sanığın da, aleyhindeki suçlamalar doğrulanmadığından beraat ettirilmesi gerektiğini söyleyerek karara karşı çıktı ve ayrıntıları gerekçeli kararda açıklayacağını belirtti. Dört insan hakları savunucusu karara itiraz edecek.
Mahkemenin bu kararı, on insan hakları savunucusunun Büyükada'daki bir çalıştay sırasında gözaltına alınmalarından tam üç yıl, savcının altı hak savunucusunun cezalandırılmalarını istediği mütalaasını vermesinden yedi ay sonra geldi.
19 Şubat 2020 tarihindeki duruşmada 11 hak savunucusundan yalnızca altısının beyanlarını dinleyen mahkeme, duruşmayı 3 Nisan'a ertelemişti. Daha sonra, pandemi sebebiyle 3 Temmuz 2020 tarihine ertelenen son duruşmada, beyanlarını henüz mahkemeye sunmamış olan dört insan hakları savunucusu ve avukatları konuştu.
Duruşma sırasında tüm hak savunucuları ve avukatlar mahkemeye, aleyhteki tüm iddiaların kanıtlanamadığını ve gerek uzmanlar tarafından gerekse savunmanın mahkemeye sunduğu ancak iddia makamının gözardı ettiği delillerle defalarca çürütüldüğünü hatırlattı.
Tüm hak savunucuları beyanlarında insan hakları savunucularının korunmasına ilişkin bölgesel ve uluslararası standartlara atıf yaptılar ve "Büyükada davasıyla Türkiye'de sivil topluma adalet, insan hakları ve özgürlükler için çalışmanın hoş karşılanmadığı ve tahammül edilmeyeceğine dair açık bir uyarı yapıldı" mesajını verdiler.
Front Line Defenders uydurma ve asılsız delillere dayandırılan bu hapis cezalarını kınamakta ve Türkiye hükümetine insan hakları savunucularına, sivil topluma ve gazetecilere zulmetmekten vazgeçmesi için çağrıda bulunmaktadır.
11 Temmuz 2017 tarihinde, insan hakları savunucuları, Nalan Erkem, Seyhmuz Özbekli, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, İlknur Üstün, Nejat Taştan, Ali Gharavi ve Peter Steudtner'ın gözaltı süresi savcılık kararıyla yedi gün daha uzatıldı.
Nalan Erkem, Seyhmuz Özbekli ve Özlem Dalkiran, tüm Avrupa'da barış, demokrasi ve sivil toplumu teşvik eden bir organizasyon olan Helsinki Yurttaşlar Derneği için çalışıyor. İdil Eser, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi direktörüdür. Veli Acu ve Günal Kursun, ülke çapında insan hakları ihlallerini izleyen İnsan Hakları Gündemi Derneği için çalışıyor. İlknur Üstün, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların toplumsal yaşama katılımının artırılmasına odaklanan Kadın Koalisyonu’nun bir üyesidir. Nejat Tastan, eşitliği teşvik eden ve bağımsız seçim gözlemi yürüten bir sivil toplum örgütü olan Eşit Haklar İzleme Derneği'nde koordinatör. Ali Gharavi ve Peter Steudtner ise insan hakları savunucularını ve kalkınma örgütlerini desteklemek için Hollandalı Kalkınma Ajansı HIVOS ile işbirliği yapan İsveçli ve Alman danışmanlardır.
11 Temmuz 2017 tarihinde, insan hakları savunucuları, Nalan Erkem, Seyhmuz Özbekli, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, İlknur Üstün, Nejat Taştan, Ali Gharavi ve Peter Steudtner'ın gözaltı süresi savcılık kararıyla yedi gün daha uzatıldı. Gözaltı emrinde silahlı terör örgütü üyeliği şüphesi ifade ediliyor. 10 ve 11 Temmuz 2017 tarihleri arasında polis, gözaltına alınan savunucuların evlerinde arama yaptı ve alınan bilgilere göre, flaş disk ve sabit disklerin yanı sıra diğer elektronik ekipmanlara el konuldu. Soruşturmanın doğasına ilişkin açıklama yapılmamasına rağmen, savunuculara karşı Türk medyasının bazı kesimleri tarafından ve sosyal medya kanallarında insan hakları savunucularını "casuslarla" ilişkilendiren bir karalama kampanyası yapıldı.
5 Temmuz 2017 sabahı, Büyükada, Ascot Hotel’de Türk insan hakları savunucuları için Helsinki Yurttaşlar Derneği tarafından düzenlenen bir atölye çalışmasına Türk polisi tarafından baskın düzenledi. Bütünsel güvenlik konulu 5 günlük atölye çalışması, 2 Temmuz 2017 tarihinde başladı. Atölye çalışmasına katılan on insan hakları savunucusu, Nalan Erkem, Şeyhmuz Özbekli, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, İlknur Üstün, Nejat Taştan, Ali Gharavi ve Peter Steudtner polis tarafından gözaltına alındı. Savunucular iki gruba ayrıldı; sekiz Türk savunucu daha sonra İstanbul'da farklı polis karakollarına götürülürken, iki yabancı Büyükada Karakolunda kaldı. Gözaltıların ardından 24 saat boyunca insan hakları savunucularının aileleriyle iletişim kurmasına izin verilmedi.
Front Line Defenders, insan haklarının savunulmasına yönelik faaliyetlerine ilişkin gözaltına alındıklarına inanılan söz konusu on insan hakları savunucusunun keyfi olarak gözaltına alınması ve tutulmasına ilişkin son derece endişe duymaktadır.
5 Temmuz 2017 tarihinde, Türkiye’de iki danışman ile birlikte sekiz insan hakları savunucusu, İstanbul, Büyükada’da gözaltına alındı. , Nalan Erkem, Seyhmuz Özbekli, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kursun, İlknur Üstün ve Nejat Taştan ve iki danışman Ali Gharavi ile Peter Steudtner, bir atölye çalışması esnasında gözaltına alındı. Ali Gharavi ve Peter Steudtner'in Büyükada Polis Karakolu'nda tutulduğuna inanılıyor. Sekiz insan hakları savunucusunun tutulduğu yerler ise şu anda bilinmiyor.
Nalan Erkem, Seyhmuz Özbekli ve Özlem Dalkiran, tüm Avrupa'da barış, demokrasi ve sivil toplumu teşvik eden bir organizasyon olan Helsinki Yurttaşlar Derneği için çalışıyor. İdil Eser, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi direktörüdür. Veli Acu ve Günal Kursun, ülke çapında insan hakları ihlallerini izleyen İnsan Hakları Gündemi Derneği için çalışıyor. İlknur Üstün, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların toplumsal yaşama katılımının artırılmasına odaklanan Kadın Koalisyonu’nun bir üyesidir. Nejat Tastan, eşitliği teşvik eden ve bağımsız seçim gözlemi yürüten bir sivil toplum örgütü olan Eşit Haklar İzleme Derneği'nde koordinatör. Ali Gharavi ve Peter Steudtner ise insan hakları savunucularını ve kalkınma örgütlerini desteklemek için Hollandalı Kalkınma Ajansı HIVOS ile işbirliği yapan danışmanlardır.
5 Temmuz 2017 sabahı, Büyükada’da bulunan Ascot Hotel’de Türk insan hakları savunucuları için Helsinki Yurttaşlar Derneği tarafından düzenlenen bir atölye çalışması Türk polisi tarafından baskına uğradı. Tüm katılımcılar tutuklandı ve daha sonra gözaltına alınarak çeşitli gözaltı merkezlerine götürüldü. İki danışman Ali Gharavi ve Peter Steudtner'in ise Büyükada’da kimseyle görüştürülmeden tutulduklarına inanılıyor. Şu ana kadar avukatların onlara erişimi engellendi. Sekiz insan hakları savunucusunun tutuldukları yerler ise henüz doğrulanmadı; ancak Büyükada'dan İstanbul'a götürüldüklerine inanılıyor.
Front Line Defenders, yukarıda bahsi geçen 8 insan hakları savunucusunun ve iki danışmanın gözaltına alınmasına ilişkin endişe duymakta ve bu kişilerin gözaltına alınmasının insan haklarının savunulmasına ilişkin sürdürdükleri meşru ve barışçıl faaliyetlerle ilişkili olduğuna inanmaktadır.
Front Line Defenders, Türkiye'deki yetkililere:
1. Front Line Defenders tarafından yalnızca insan haklarına ilişkin sürdürdükleri meşru ve barışcıl faaliyetleri dolayısıyla tutulduklarına inanılan Nalan Erkem, Şeyhmuz Özbekli, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, İlknur Üstün, Nejat Taştan, Ali Gharavi ve Peter Steudtner’i derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması;
2. Nalan Erkem, Seyhmuz Özbekli, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kurşun, İlknur Üstün, Nejat Taştan, Ali Gharavi ve Peter Steudtner'in fiziksel ve psikolojik bütünlüğünü ve güvenliğini sağlamak için gerekli tüm tedbirlerin alması;
3. Nalan Erkem, Seyhmuz Özbekli, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kursun, İlknur Üstün, Nejat Taştan, Ali Gharavi ve Peter Steudtner'in Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1988 tarihli ve 43/173 sayılı Kararıyla kabul edilen Herhangi Bir Biçimde Tutulan veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler Bütünü’nde belirtilen şartlara uygun olarak tutulması;
4. Nalan Erkem, Seyhmuz Özbekli, Özlem Dalkıran, İdil Eser, Veli Acu, Günal Kursun, İlknur Üstün, Nejat Tastan'ın aile ve avukatlarının tutuldukları yerler hakkında derhal bilgilendirilmesi ve kısıtlama getirilmeksizin avukatlarına erişimlerine izin verilmesi ile Ali Gharavi ve Peter Steudtner’in de avukatlarına derhal ve kısıtlama getirilmeksizin erişimine izni verilmesi;
5. Türkiye’deki bütün insan hakları savunucularının korku duymaksızın, engel ve misillemelerle karşılaşmaksızın, her koşulda meşru olarak insan haklarına ilişkin faaliyetlerini sürdürebilmesinin garanti altına alınması çağrısında bulunmaktadır.