Back to top

Yargıtay Gezi Parkı eylemlerine katılan insan hakları savunucuları hakkında verilen mahkumiyet kararını onadı

Durum: 
Cezalar Onandı
Vaka Hakkında

28 Eylül 2023 tarihinde Yargıtay 3. Ceza Dairesi, insan hakları savunucuları Osman Kavala, Çiğdem Mater, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman ile politik aktivist Can Atalay hakkında verilen mahkûmiyet kararlarını onadı ve dosyadaki diğer hak savunucuları Mücella Yapıcı, Hakan Altınay ve Yiğit Ekmekçi hakkında verilen kararları bozdu.

22 Ocak 2021 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin Gezi Davasında yargılanan dokuz insan hakları savunucusu için verdiği beraat kararını oy birliğiyle bozdu. Davanın yeniden incelenerek hükmolunması için hükmü bozulan ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verildi.

18 Şubat 2020 tarihinde görülen Gezi Parkı davasının altıncı ve son duruşmasında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi dokuz insan hakları savunucusu hakkında beraat kararı verdi. Mahkeme Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi için verdiği beraat kararını “yüklenen suçların işlendiğine dair mahkumiyete yeter derecede hukuka uygun somut ve kesin delil bulunmadığı" gerekçesine dayandırdı. Mahkeme ayrıca 840 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala’nın da tahliyesine hükmetti. Karardan saatler sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Osman Kavala hakkında 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle bağlantılı ayrı bir soruşturma kapsamında, “Anayasal düzeni bozmaya teşebbüs” suçlamasıyla yeni bir gözaltı kararı çıkardı. Kavala Silivri Cezaevi’nden serbest bırakılma işlemlerinden hemen sonra, yerleşkeden ayrılmadan yeniden gözaltına alınarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

16 insan hakları savunucusunun, 2013 yılında gerçekleşen Gezi protestolarını organize ve finanse ettikleri iddiasıyla, Türkiye hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılandığı davanın ikinci duruşması 8 Ekim 2019 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (Silivri) görüldü.

16 Temmuz 2019 tarihinde Gezi davası ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla açılan “geziyisavunuyoruz.org” sitesine Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği tarafından erişim engeli getirildi. İlgili web sitesinde Gezi Parkı eylemleriyle ilgili fotoğraf ve videolar, iddianamenin kısa özeti, sanıkların savunmaları, duruşma sırasında yapılan çizimler, duruşmalara katılım için organize edilen otobüs seferlerine ilişkin bilgiler yer alıyordu.

16 insan hakları savunucusunun, 2013 yılında gerçekleşen Gezi protestolarını organize ve finanse ettikleri iddiasıyla, Türkiye hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılandığı davanın ikinci duruşması 19 Temmuz 2019 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (Silivri) görüldü. Sanık avukatları savunmalarını tamamladı.

Gezi Davası İnsan Hakları Savunucuları Hakkında

Yargılanan insan hakları savunucuları: Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Şerafettin Can Atalay, Ayşe Mücella Yapıcı, Gökçe (Yılmaz) Tüylüoğlu, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi, Can Dündar, Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, ve Handan Meltem Arıkan.

6 Ekim 2023
Yargıtay Gezi Parkı eylemlerine katılan insan hakları savunucuları hakkında verilen mahkumiyet kararını onadı

28 Eylül 2023 tarihinde Yargıtay 3. Ceza Dairesi, insan hakları savunucuları Osman Kavala, Çiğdem Mater, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman ile politik aktivist Can Atalay hakkında verilen mahkûmiyet kararlarını onadı ve dosyadaki diğer hak savunucuları Mücella Yapıcı, Hakan Altınay ve Yiğit Ekmekçi hakkında verilen kararları bozdu. Yargılananlar, 2013 yılının Haziran ayında ülke çapında gerçekleşen kitlesel Gezi Parkı protestolarına katıldıkları gerekçesiyle Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirmeye teşebbüs suçlamasıyla yargılanıyordu.

Daire insan hakları savunucusu Osman Kavala hakkında ‘hükümeti devirmeye teşebbüs’ suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını ve ‘hükümeti devirmeye teşebbüse yardım etmek’ suçlamasıyla yargılanan insan hakları savunucuları Çiğdem Mater, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman ve yakın zamanda milletvekili seçilmiş Can Atalay hakkındaki 18 yıl hapis cezalarını da onadı.

Yargıtay 3. Dairesi bu kararı AİHM'in Osman Kavala v. Türkiye kararına aykırı olarak verdi. AİHM 2019 yılında Türkiye’nin AİHS’in 5/1, 5/4 ve 18’inci maddelerini ihlal ettiğine ve Osman Kavala’nın gecikmeksizin serbest bırakılması gerektiğine karar vermişti. 2021 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Kavala’nın serbest bırakılmaması halinde Türkiye hakkında ihlal prosedürünü başlatacağını duyurmuştu.

Hak savunucuları Mücella Yapıcı, Hakan Altınay ve Yiğit Ekmekçi hakkında verilen cezalar "hükümeti devirmeye teşebbüse yardım etmek" suçlaması ile örtüşmediği gerekçesiyle bozuldu. Mahkeme, kararında insan hakları savunucularının "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasını ihlal ettikleri" sebebiyle yargılanması gerektiğini belirtti ve yurt dışı çıkış yasağı ile serbest bırakılmalarına hükmetti. Hak savunucularının dosyası yeniden yargılanmaları için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

Hak savunucusu Çiğdem Mater kararı takiben “Bu dava sürecinde iddia ve karar makamında oturan her bir hâkim, savcı bu dosyada en ufak bir suç ve delil olmadığını benden iyi biliyor. Bizler, hiçbir suça karışmamış olmanın verdiği iç huzurla, iyiyiz. Onlarsa, ‘Türk Milleti” adına attıkları imzayla, koca bir ülkeyi bir suça ortak ettiler...” yorumunda bulunurken Osman Kavala ‘Bu karar, delil olmadan insanları mahkum etmenin yargıda norm haline geldiğinin en çarpıcı göstergesi olmuştur’ dedi.

Front Line Defenders Yargıtay’ın siyasi saiklerle almış olduğuna inandığı bu kararı şiddetle kınamaktadır. Gezi Parkı davası Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin sivil toplumu ve insan hakları savunucularını susturmak için ne kadar ileri gidebileceğine dair tüyler ürpertici bir örnek teşkil ediyor. Gezi Parkı Davası herhangi bir somut delilin bulunmadığı, özünde absürt ve hatalı çıkarımlara dayanan bir yargılamadır.

28 Ocak 2021
İstinaf mahkemesi Gezi davasında dokuz hak savunucusuna verilen beraat kararını bozdu

22 Ocak 2021 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin Gezi Davasında yargılanan dokuz insan hakları savunucusu için verdiği beraat kararını oy birliğiyle bozdu. Davanın yeniden incelenerek hükmolunması için hükmü bozulan ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verildi.

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi istinaf karar gerekçesinde ilk derece mahkemesinin, iddianamede yer alan ve hak savunucularına ait olduğu belirtilen basın açıklamaları, sosyal medya paylaşımları, teknik ve fiziki takip sonucu elde edilen içerikler gibi delillerin değerlendirilmediğini bozma gerekçesi olarak gösterdi.

Mahkeme ayrıca Gezi protestoları sırasında meydana gelen olaylarla ilgili görülen ve halen Yargıtayda olan Çarşı dava dosyasının da bir örneğinin dosyaya konulması ve gerekirse birleştirilmesi gerektiğini ifade etti. İstinaf Mahkemesi, Osman Kavala’nın İstanbul 36. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı davanın dosyasının da Gezi davası dosyasına konulması ve gerekirse Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma veya görevlerini yapmasını tamamen engelleme suçu bakımından dosyaların birleştirilmesi gerektiğine hükmetti.

18 Şubat 2020 tarihinde mahkemenin verdiği beraat kararından saatler sonra, Osman Kavala henüz cezaevinden ayrılmadan, ayrı bir soruşturma kapsamında “Anayasal düzeni bozmaya teşebbüs suçlamasıyla çıkarılan kararla yeniden gözaltına alınmış ve ertesi gün çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. Osman Kavala’nın siyasi sebeplerle ve insan hakları savunucularını susturmak amacıyla tutuklandığını söyleyerek hak ihlali kararı veren ve derhal serbest bırakılmasın isteyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararına rağmen Kavala üç yıldan uzun süredir tutuklu bulunuyor.

30 Şubat 2020 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya grevini yapmasını engellemeye teşebbüs” dahil olmak üzere çeşitli suçlamalarla yargılanan dokuz insan hakları savunucusu hakkında beraat kararı vermişti. Mahkeme yurt dışında bulunan yedi hak savunucusunun dosyasını ise ayırmıştı.

20 Şubat 2020
Gezi Davasında dokuz hak savunucusu beraat etti; hemen ardından Osman Kavala yeniden tutuklandı

18 Şubat 2020 tarihinde görülen Gezi Parkı davasının altıncı ve son duruşmasında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi dokuz insan hakları savunucusu hakkında beraat kararı verdi. Mahkeme Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi için verdiği beraat kararını “yüklenen suçların işlendiğine dair mahkumiyete yeter derecede hukuka uygun somut ve kesin delil bulunmadığı" gerekçesine dayandırdı. Mahkeme ayrıca 840 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala’nın da tahliyesine hükmetti.

Duruşma sırasında savunma avukatlarının tanık dinlenmesi de dahil olmak üzere tüm talepleri mahkeme tarafından, davanın uzatılmasına yönelik olduğu gerekçesiyle reddedildi.

Karardan saatler sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Osman Kavala hakkında 15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle bağlantılı ayrı bir soruşturma kapsamında, “Anayasal düzeni bozmaya teşebbüs” suçlamasıyla yeni bir gözaltı kararı çıkardı. Kavala Silivri Cezaevi’nden serbest bırakılma işlemlerinden hemen sonra, yerleşkeden ayrılmadan yeniden gözaltına alınarak İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

19 Şubat 2020 günü ifadesi alınmak üzere savcılığa sevk edilen Kavala, gece çıkarıldığı İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı.

Ancak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Ekim 2010 tarihinde, aynı soruşturma kapsamında, Osman Kavala hakkındaki tutuklama tedbirinin devamının artık ölçülü olmayacağını değerlendirerek re’sen tahliye kararı vermişti. Avukatları, Osman Kavala’nın tutuklanması talebiyle çıkarıldığı nöbetçi mahkemeye bu kararın bir örneğini sundular.

Aynı günün daha erken saatlerinde, Hakim ve Savcılar Kurulu, Gezi Parkı davasında dokuz hak savunucusu için beraat veren İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinde görevli üç hakim hakkında soruşturma başlattığını duyurdu. Bu karar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Osman Kavala’nın beraat etmesiyle ilgili “bir manevrayla dün onu beraat ettirmeye kalktılar” yorumundan kısa süre sonra geldi.

2013 yılında gerçekleşen Gezi Parkı protestolarının hemen ertesinde, eylemlere katılan kimi kişi ve topluluklara benzer suçlamalarla açılan soruşturma ve buna bağlı davalar 2015 yılında beraat kararları ile sonuçlanmıştı. Ancak daha sonra, Türkiye yetkili makamları Gezi protestolarını organize ettikleri iddiasıyla kalabalık bir grup kişi hakkında tekrar bir ceza soruşturması başlattı. On altı insan hakları savunucusu Gezi protestolarını finanse ve organize ettikleri iddiasıyla “hükümeti devirmeye teşebbüs”le suçlandılar. Gerek hak savunucuları gerekse avukatlar iddianamedeki delil yokluğuna ve açıkça dayanaktan yoksun iddialara dikkat çektiler.

6 Şubat 2020 tarihinde mütalaasını sunan savcı Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu ve Ayşe Mücella Yapıcı için ağırlaştırılmış hapis cezası, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında ise 15 ila 20 yıl araında hapis cezası istemişti.

Mahkeme, yurtdışında bulunan Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Yılmaz Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Memet Ali Alabora ve İnanç Ekmekçi'nin dosyalarını ayırdı. Haklarındaki yakalama kararlarını kaldıran mahkeme, ifadelerinin alınmasına yönelik yeni yakalama kararı çıkardı.

11 Şubat 2020
Gezi davasında savcı üç hak savunucusu için ağırlaştırılmış müebbet istedi

Gezi Parkı davasının 28 Ocak 2020 tarihinde görülen beşinci duruşmasında, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi başkanının savcıdan mütalaasını hazırlamasını istemesinin ardından savcı, 6 Şubat 2020 tarihinde mütalaasını sundu. Savcı Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu ve Ayşe Mücella Yapıcı için "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçunu işledikleri iddiasıyla ağırlaştırılmış hapis cezası istedi. Savcı ayrıca Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında da "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçunu yardım eden sıfatıyla işledikleri iddiasıyla 15-20 yıl hapis cezası talep etti.

Savcı Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Yılmaz Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Memet Ali Alabora ve İnanç Ekmekçi'nin bu dosyadan ayrılarak haklarındaki yakalama kararının infazının beklenmesini istedi. Soz konusu yedi insan hakları savunucusu yurtdışındalar.

Savcı ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 10 Aralık 2020 tarihli kararına rağmen Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamını talep etti. AİHM kararında Osman Kavala'nın makul şüphe olmadan siyasi sebeplerle tutuklanması ve Anayasa Mahkemesinin başvuruyu makul bir sürede incelememesi nedeniyle Türkiye Devleti'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5/1 ve 5/4. Maddelerini ihlal ettiğine karar vererek, Kavala'nın derhal serbest bırakılması gerektiğine hükmetmişti.

Osman Kavala davada halen tutuklu olan tek insan hakları savunucusu. 221 gün tutuklu kalan Yiğit Aksakoğlu Haziran 2019'da tahliye edildi.

Davanın 18 Şubat 2020'de yapılacak duruşmasında mahkemenin, alınacak savunmaların ardından karar vermesi bekleniyor.

11 Ekim 2019
Gezi Davası’nın üçüncü duruşması görüldü

16 insan hakları savunucusunun, 2013 yılında gerçekleşen Gezi protestolarını organize ve finanse ettikleri iddiasıyla, Türkiye hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılandığı davanın ikinci duruşması 8 Ekim 2019 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (Silivri) görüldü.

31 Temmuz 2019 tarihinde, ikinci duruşmanın hemen ertesinde, Gezi davasına bakan mahkeme heyetinde Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) bir değişiklik yaptı. HSK yayımladığı yetki kararnamesiyle, davaya bakan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikinci bir heyet oluşturdu ve Gezi Davasına bakan heyet, ikinci heyete kaydırıldı. Bu değişiklik sonucunda, Osman Kavala’nın tahliyesi yönünde oy kullanan mahkeme başkanı Mahmut Başbuğ’un Gezi davasına bakacak olan heyette yer almayacak olması, mahkemenin tarafsızlığına ilişkin endişe doğmasına yol açtı.

8 Ekim 2019 tarihinde gerçekleşen duruşmada, hazır bulunan sanıkların sorgulaması yapıldı. Duruşma sonunda mahkeme heyeti, Osman Kavala’nın tutukluluğunun devam etmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 24-25 Aralık tarihlerinde gerçekleşecek.

22 Temmuz 2019
Gezi davası ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla açılan internet sitesine erişim engeli getirildi

16 Temmuz 2019 tarihinde Gezi davası ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla açılan “geziyisavunuyoruz.org” sitesine Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği tarafından erişim engeli getirildi. İlgili web sitesinde Gezi Parkı eylemleriyle ilgili fotoğraf ve videolar, iddianamenin kısa özeti, sanıkların savunmaları, duruşma sırasında yapılan çizimler, duruşmalara katılım için organize edilen otobüs seferlerine ilişkin bilgiler yer alıyordu.

19 Temmuz 2019
Gezi Davası’nın ikinci duruşması görüldü

16 insan hakları savunucusunun, 2013 yılında gerçekleşen Gezi protestolarını organize ve finanse ettikleri iddiasıyla, Türkiye hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılandığı davanın ikinci duruşması 19 Temmuz 2019 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde (Silivri) görüldü. Sanık avukatları savunmalarını tamamladı.

Mahkeme ara kararında, 626 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala’nın tahliye talebini reddetti.

Bir sonraki duruşma 8-9 Ekim 2019 tarihlerinde görülecek.

29 Haziran 2019
Gezi Davasının İlk Duruşması

16 insan hakları savunucusunun, 2013 yılında gerçekleşen Gezi protestolarını organize ve finanse ettikleri iddiasıyla, Türkiye hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılandığı davanın ilk duruşması 24-25 Haziran 2019 tarihlerinde görüldü. Sanıklardan Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu, sırasıyla Kasım 2017 ve Kasım 2018 tarihlerinde keyfi olarak tutuklanmış ve o zamandan beri hakim karşısına çıkmayı bekliyordu. Mahkeme Yiğit Aksakoğlu’nun yurtdışı çıkış yasağı ile şartlı tahliye edilmesine karar verirken, Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına hükmetti. Bir sonraki duruşma 18 ve 19 Temmuz 2019 tarihlerinde görülecek.

Yargılanan insan hakları savunucuları, Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı ve aralarında Tarih Vakfı, TESEV ve TEMA Vakfı’nın da bulunduğu pek çok farklı sivil toplum kuruluşunun oluşumunda, yönetim ve danışma kurullarında yer alan iş adamı ve filantropist Osman Kavala; İstanbul Bilgi Üniversitesi STK Eğitim ve Araştırma Birimi eski çalışanı ve 0-3 yaş arası erken çocukluk gelişimi üzerine çalışmalar yapan Bernard van Leer Vakfı’nın Türkiye temsilcisi Yiğit Aksakoğlu; Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkan Vekili, Terakki Vakfı Okulları yönetim kurulu üyesi, Nesin Vakfı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi gibi birçok eğitim kurumunun kurucu üyesi Yiğit Ali Ekmekci; film yapımcısı, gazeteci ve Anadolu Kültür’ün danışmanlarından Çiğdem Mater Utku; Anadolu Kültür yönetim kurulu üyesi, Açık Toplum Vakfı eski Türkiye temsilcisi ve Boğaziçi Avrupa Siyaset Okulu direktörü, Global Civics Academy’nin kurucu başkanı Ali Hakan Altınay; sinemacı, sivil toplum aktivisti, yönetmen yardımcısı, reklamcı ve eski Anadolu Kültür çalışanı, Taksim Platformu genel sekreteri Mine Özerden; şehir planlamacısı, eski TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube yönetim kurulu başkanı ve üyesi, Taksim Dayanışması üyesi, akademisyen Tayfun Kahraman; TMMOB avukatı, Taksim Dayanışması üyesi ve Sosyal Haklar Derneği Yönetim Kurulu üyesi Şerafettin Can Atalay; mimar, TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi ÇED Danışma Kurulu Sekreteri, Taksim Dayanışması üyesi Ayşe Mücella Yapıcı; Açık Toplum Vakfı Türkiye temsilcisi Gökçe (Yılmaz) Tüylüoğlu; eğitim danışmanı ve Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) eski koordinatörü Hanzade Hikmet Germiyanoğlu; ağırlıklı olarak çocuk, mülteciler ve kadının insan hakları, ekoloji konularını çalışan çeşitli kuruluşlarında çalışmış bir sivil toplum profesyoneli İnanç Ekmekçi; gazeteci ve Cumhuriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar; oyuncu ve Oyuncular Sendikası’nın eski başkanı Memet Ali Alabora; oyuncu Ayşe Pınar Alabora; oyun ve roman yazarı Handan Meltem Arıkan.

2013 yılında gerçekleşen Gezi protestolarının hemen ertesinde, eylemlere katılan kimi kişi ve topluluklara benzer suçlamalarla açılan soruşturma ve buna bağlı davalar 2015 yılında beraat kararları ile sonuçlanmıştı. Ancak son iki yıl içinde, Türkiye yetkili makamları Gezi protestolarını organize ettikleri iddiasıyla, aralarında pek çok insan hakları savunucusunun, gazetecinin ve sivil toplum çalışanının bulunduğu kalabalık bir grup ile ilgili tekrar bir ceza soruşturması başlattı.

Osman Kavala, 18 Ekim 2017 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı’nda gözaltında alındı ve ardından, 1 Kasım 2017 tarihinde, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sürecinde, Türkiye otoritelerinin darbenin organizatörlerinden olduğunu ileri sürdüğü kimi yabancı uyruklu kişilerle “olağanın ötesinde yoğun irtibat kurduğu” ve Gezi protestolarının organizatörü ve finansörü olduğu gerekçeleriyle tutuklandı. 16 Kasım 2018 tarihinde, 13 insan hakları savunucusu, İstanbul Emniyeti tarafından yapılan açıklamaya göre "Gezi eylemlerini derinleştirmek ve yaygınlaştırmak için Kavala ile hiyerarşik düzen içerisinde" çalıştıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Gözaltına alınan 12 kişi aynı gece serbest bırakılırken, Yiğit Aksakoğlu tutuklandı.

4 Mart 2019 tarihinde, 16 insan hakları savunucusunun Gezi Parkı protestolarını organize ve finanse etmekle suçlandığı 657 sayfalık iddianame, 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianame, Osman Kavala’nın avukatlarının başvurusu üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye hükümetine savunma için verdiği ek sürenin dolmasından bir gün önce mahkemeye yetiştirildi. İddianamede Gezi Parkı protestolarının, hükümetin çeşitli politikalarına karşı kendiliğinden ortaya çıkan geniş çaplı protesto gösterilerinden ibaret olmadığı, aksine Türkiye’de kaos ve kargaşa ortamı oluşturmak ve bu şekilde hükümeti ortadan kaldırmak amacıyla, Açık Toplum Vakfı’nın kurucusu George Soros tarafından planlanan ve Osman Kavala ile iddianamede adı geçen diğer kişiler tarafından yönetilen planlı bir komplo olduğu ileri sürüldü. İddianamede bu suçlamalara delil olarak, sanıkların aralarında yaptıkları kimi telefon görüşmeleri, yaptıkları yurtdışı seyahatlerinin detayları, sosyal medya paylaşımları ve çeşitli yerlerde çekilmiş fotoğrafları gösterildi. İddianame kapsamında, çoğu sivil toplum çalışanı ve insan hakları savunucusu olan sanıklar, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanıyor. Ayrıca, iddianame sanıkları, protestolar sırasında çeşitli şehirlerde katılımcılar tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen kimi şiddet eylemlerinden de sorumlu tutuyor. Bu nedenle sanıklar ayrıca, “mala zarar verme”, “nitelikli mala zarar verme”, “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi”, “ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme”, “nitelikli yağma” ve “nitelikli yaralama” gibi çeşitli suçlardan da yargılanıyor.

24 ve 25 Haziran 2019 tarihinde, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde (Silivri) gerçekleşen ilk duruşmada, Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu, Mücella Yapıcı, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Çiğdem Mater Utku, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi savunmalarını yaptı. Diğer sanıkların, duruşmaya katılmadıkları için savunmaları alınamadı. Halihazırda İnanç Ekmekçi, Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Handan Meltem Arıkan, Can Dündar, Gökçe (Yılmaz) Tüylüoğlu, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu hakkında yakalama kararı var. Bu duruşmada, hem mahkeme heyeti hem de avukatlar, ara tahliye kararı ihtimalini göz önünde bulundurarak tutuklu iki sanığın birer avukatının savunma yapması konusunda hemfikir oldu. Diğer sanık avukatlarının açıklamaları bir sonraki duruşmada dinlenecek. Sanıklardan Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu, Kasım 2017 ve Kasım 2018 tarihlerinde keyfi olarak tutuklanmış ve o tarihlerden beri hakim karşısına çıkmayı bekliyordu. Mahkeme Yiğit Aksakoğlu'nun yurtdışı çıkış yasağı ile şartlı tahliyesine karar verirken, Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 18-19 Temmuz tarihlerine ertelendi.

Duruşma sırasında hem sanıklar hem de avukatları yaptıkları savunmalarda, iddianamedeki delil yokluğuna, hukuki hatalara ve açıkça dayanaktan yoksun iddialara değindi.

Yapılan savunmalar sırasında, mevcut iddianamenin, emniyet ve yargı teşkilatında bulunan üyeleri vasıtasıyla sahte delil üreterek ve uydurma suçlamalar ortaya atarak karşı görüşteki kişi ve gruplara yönelik çok sayıda soruşturma ve dava açmakla suçlanan, hükümetin "Fettullah Gülen Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)" olarak tanımladığı hareketle bağlantıları bulunan polis memurları ve savcılar tarafından toplanan deliller ve ileri sürülen iddialar temel alınarak hazırlanmış olduğu hatırlatıldı. Dosyanın ilk savcısı FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle görevinden alınmış ve ardından firar etmişti; dosyadaki telefon dinlemeleri için talimat veren dönemin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü ise aynı suçlamalarla yakın tarihte hüküm giymişti. Ayrıca sanıkların telefon görüşmelerinin dinlenmesi yönünde karar veren hakimlerin ikisi de "FETÖ/PDY" ile bağlantıları oldukları gerekçesiyle, benzer suçlamalarla şu anda tutuklu olarak yargılanıyorlar. İddianame bu mesele ile ilgili olarak, her ne kadar "FETÖ/PDY" üyeleri tarafından soruşturma başlatılmış ve deliller toplanmışsa da, bu delillerin daha sonradan “yeniden kıymetlendirilmesinin yaptırıldığını” belirtiyor. Ancak Türk Ceza Kanunu’nda “delillerin yeniden kıymetlendirilmesi” şeklinde bir yöntem bulunmadığı gibi, iddianame hukuka aykırı bir şekilde toplanmış delillerin ve dayanaksız suçlamalar ile oluşturulmuş bir iddianamenin nasıl yeniden kıymetlendirildiğine ilişkin hiçbir bilgi vermiyor.

Ayrıca iddianamede, yapılan suçlamalar ile gerçekleşen olaylar arasında bağlantı kurmaya yönelik bir çaba olmadığı gibi, ileri sürülen iddialar birçok maddi hatayı da barındırıyor. İddianamede delil olarak gösterilen telefon görüşmeleri, toplantılar ya da diğer aktiviteler, sanıkların Gezi olayları öncesinde bir plan hazırlığı içinde olduklarını gösterir nitelikte değil. Örneğin, bir kısım yurtdışı seyahatlerine ilişkin bilgiler haricinde, toplanan delillerin büyük bir bölümü Gezi protestoları sırasındaki ya da sonrasındaki tarihlere tekabül ediyor. Ayrıca, delil olarak gösterilen telefon görüşmelerinin önemli bir bölümü günlük sıradan sohbetlerden ibaretken, bir kısmı sanıkların Gezi protestoları ile ilgili yorumlarını ve bu bağlamda gerçekleştirmeyi düşündükleri çeşitli barışçıl faaliyetlerini içeriyor. Üstelik, iddianamede belirtilen delillerin tarihleri, sanıkların gerçekleştirdiği iddia edilen aktivitelerin içeriği ve hatta sanıkların bağlantılı olduğu iddia edilen dernek ve platformların isimleri ile ilgili açık maddi hatalar bulunuyor. Örneğin, delillerin arasında hiç kurulmamış ve faaliyet göstermemiş bir medya organı ve hiç çekilmemiş bir belgesel bulunuyor. Ayrıca iddianame çeşitli kişi ve gruplara Gezi protestolarının organize edilmesi için maddi destek verildiğine ilişkin de hiçbir delil barındırmıyor. Dosyaya sunulan ilgili MASAK raporunda, protestoların düzenlenmesi için yapılan bir ödemeye rastlanmıyor ve para transferlerinde adı geçenler arasında sanıkların ismi bulunmuyor. Gezi protestolarının finanse edildiğine ilişkin iddianamede ileri sürülen deliller, çeşitli sivil toplum derneklerine verilen ve nereye harcandığı belli olan proje hibelerinden ve Osman Kavala’nın Gezi Parkı için katlanan bir plastik masa kiralamaktan ve parka poğaça göndermekten bahsettiği telefon görüşmelerinden ibaret.

Son olarak, duruşma sırasında sanık avukatları TCK’nın ilgili maddesi uyarınca, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçunun ancak “cebir ve şiddet kullanarak” gerçekleştirilebileceğine dikkat çekti. Ancak iddianame, sanık insan hakları savunucularının eylemler sırasında cebir ve şiddet kullandığına dair hiçbir delil sunmadığı gibi, ilk bakışta “masum” göründüklerini iddia ederek, protestolar sırasında gerçekleştirilen “şiddetsiz eylemleri ve ikna yöntemlerini” sıralıyor. İddianamede sanıklar, Gezi Parkı protestolarını yaygınlaştırmak için toplantılar düzenlemek, imza toplamak, sivil itaatsizlik ve barışçıl protestolar gibi konulara odaklanmak için profesyonel protestocuları ve kolaylaştırıcıları yurt dışından getirmek, mevcut ve gelecekteki protestolar için kamuoyunu etkilemek amacıyla yeni medya kaynakları oluşturmak gibi eylemleri gerçekleştirdikleri iddialarıyla suçlanıyor. İddianame, muhtemel ki ilgili maddede bulunan “cebir ve şiddet kullanmak” unsurunun varlığını ortaya koymak amacıyla, protestolar sırasında kimi katılımcıların çeşitli şehirlerde gerçekleştirdikleri ileri sürülen şiddet eylemleri ile ilgili, sanıkların bu eylemlerden de “dolaylı fail” olarak sorumlu olduklarını ileri sürüyor.

Front Line Defenders Yiğit Aksakoğlu’nun şartlı tahliye edilmesini memnuniyetle karşılamakla birlikte, Osman Kavala’nın devam eden tutukluluk hali, Türkiye’deki hak savunucularının barışçıl eylemlerle ilişkilendirilerek kriminalize edilmesi ve 16 hak savunucusuna yönelik devam eden yargısal taciz ile ilgili derin endişe duymaktadır. Hak savunucularına karşı yöneltilen suçlamaların yalnızca meşru ve barışçıl insan hakları faaliyetlerine ilişkin olduğuna inanmaktadır. Front Line Defenders, Türkiye’deki yetkililere, Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması, 16 hak savunucusuna yöneltilen suçlamaların derhal düşürülmesi ve Türkiye’deki tüm insan hakları savunucularının, hiçbir baskıya tabi tutulmaksızın, meşru ve barışçıl insan hakları faaliyetlerini özgürce gerçekleştirebilmelerinin garanti altına alınması çağrısında bulunmaktadır.